
Bugün kafamız ve kalemimiz karmakarışık, olur öyle bazen deyip döküyoruz kağıda kelimeleri… Lütfen siz bize takılmayın ve okumanın tadını çıkarın. Gelsin bakalım yeni hikayemiz…
Aradan dört beş saat geçmiş olmasına rağmen hala bitmemişti ameliyat. Doktorlar içerde ter dökerken, dışarıda birkaç bekleyen de göz yaşı döküyordu. Ya da dökmüyordu kimse gözyaşı felan. Doktorlar da sıcaktan bunalmışlardı sadece. Oysa iki gün olmuştu klima şirketine, klimalar arızalı diye haber verileli. Koskoca devlet hastanesi ve halen bakım için kimse gelmemişti. Hem şimdi öğlenin bu saatinde tam yemek vaktinde kimdi bu ısrarla görüşmek isteyen ziyaretçi. Savcı Fehmi, odacısına sert bir şekilde “tamam al içeri” derken söylenmeye de devam etti. Bir gün olsun kimse nasılsın deyip gelmiyordu, hep dert hep dert. Ziyaretçi, Fehmi beyin makamına alınırken çaylar da çoktan sehpadaydı bile.
Karmakarışık Hayatlar: Bunu Yapmayacaktın Bana
Söze Yusuf başladı önce; “bunu yapmayacaktın bana” dedi, sevdiğinin gözlerinin içine sertçe bakarak. Züleyha ne kadar kendini anlatmak istese de anlatamıyor, her seferinde Yusuf sözünü kesiyor ve başka bir şey söylüyordu. Dayanamadı Züleyha, derin bir nefes çekti önce, sabır dedi, sabır. Ne kadar sabretse de susacağı yoktu Yusuf’un. “Yeter be” dedi. “Yeter, nedir bu, nedir kaç yıldır senden çektiğim, gidip çalışmazsın, üç kuruş bulsan kumara yatırırsın. Kardeşin üniversite sınavlarına hazırlanacak ama senden korkusuna dershaneye yazılamıyor çocuk, yeter artık.”
“Davut, yeter!” Davut’un annesi öfkeli öfkeli konuşuyordu. Haksız da değildi kadın. Bu ilk vukuatı değildi Davut’un, ve son olacağa da benzemiyordu. Diz çöktü yere; “ama anacım” dedi. Güzel anam, garip anam, üzme sen kendini. Askerlik bu, altı ay bak, göz açıp kapayıncaya kadar geçer, üzme sen kendini. Halime hanım Kadir’in saçlarını okşadı, a oğlum, yetim oğlum, sen altı ay dersin de altı yıl gibi gelir bana. Hem sen olmayınca ben ne ederim, bacın ne eder. Kadir doğruldu ve anasına, sımsıkı sarıldı. Öyle bir sarıldı ki sanki alıp da yüreğine sokacak gibi.
Vukuatlar Karmaşası
Kaç aydır birbirlerini görmemişti Metin ve Necla. O kahrolası kazadan sonra Metin suçlu bulunmuştu. Ve aslında hiç suçu yokken 7 ay cezaevinde kalmıştı. Daha sonra da bir “pardon” la salıverilmişti. Necla Metin’in saçlarını okşuyor, Metin öylece Neclasına bakıyordu. Aşk güzel şeydi elbette. Dalıp gitmişlerdi ki trenin sesiyle irkildiler birden. Başka kalacak yerleri yoktu ki, şehrin neresine gittilerse ya zabıta ya vatandaş kovmuştu onları. Nihayet istasyonun ilerisinde ki bu büyük ağacın gölgesine sığınmışlardı. Rayların kenarında kaldığından gelen geçende olmuyordu şarapçılardan başka.
Yetimhaneden kaçan üç kafadar için bu tren yolu kenarı evleri gibiydi artık, birde şu acı siren sesleri olmasa. O kadar acıydı ki lokmayı daha yutmadan nefesi kesildi. Hemen suya sarılsa da bir türlü yangını geçmemişti, sinirle “kim koydu bu kadar acıyı” diye hayıflandı. Oysa kaç defada izah etmişti garsona acının ne kadar olacağını ama yine abartmışlardı. Bir daha bu restoranta gelmeyeceğim diyerek hesaptan fazla gelecek bir parayı masaya bırakıp hızla çıktı kapıdan. Bütün ceplerini yoklasa da bulamıyordu arabanın anahtarını. İçerde mi unuttum diyerek tekrar içeri yöneldi. Masanın başına geldi. Mum hala yanıyordu, çayı sıcak sayılırdı, son kaleme aldığı şiir öylece masanın üzerindeydi. Devam edip etmemekte kararsız baktı biraz öyle. Çaresizlik ve yalnızlık arasında bocalamış, yine kara satırlarla dolu bir şiir diye geçirdi içinden.
Karmakarışık: Acı Haber
Nihayet saatler sonra, doktor ameliyathanenin kapısından göründü. Usulca hasta yakınlarının yanına doğru yürümeye başladı. Bir yandan terini siliyor bir yandan da neler söyleyeceğinin hesabını kuruyordu kafasında.
“Üzgünüm” diyerek başladı söze. Biz elimizden gelen her şeyi yaptık. Fakat kelime zafiyetinden dolayı bünyesi çok zayıf düşmüş. Kalbinde kelime eksikliğinden kaynaklı yalvarmaya bağlı kanser izleri vardı. Hasta hiçbir sözlü müdahaleye yanıt vermedi.
–Yani doktor bey…
Hastanın en yakını olan umut, buna hazır değildi ve duramamış doktorun sözünü kesmişti. “Bizim abimiz çok zorluk gördü, öyle hemen bırakmaz, savaşır.“
-“Keşke farklı şeyler söyleyebilseydim” dedi doktor. “keşke, Karmakarışık bu hal içinde kelime yetersizliğinden kaybettik hastamızı.“
Başınız Sağ olsun…