Siber güvenlikte zihniyet değişiyor. Artık tehditler yalnızca görünür dosyalardan değil, görünmez sistem açıklarından da geliyor. CrowdStrike’ın yayımladığı son Global Threat Report, siber saldırıların %79’unun artık zararlı yazılım içermediğini ortaya koymaktadır. Bu da, klasik antivirüs yazılımlarının yetersizliğini ve daha gelişmiş çözümlerin gerekliliğini açıkça göstermektedir.

Bugünün saldırıları adaptif, iz bırakmayan ve dosyasız (fileless) özellikte. Yani AV sistemlerinin tespit için ihtiyaç duyduğu geleneksel “parmak izleri” ortada yok. İşte bu boşluğu doldurmak üzere sahneye çıkan yeni savunucu: EDR (Endpoint Detection and Response).

EDR Nedir ve Neden Önemlidir?

EDR, uç noktaları izleyen, şüpheli davranışları tanımlayan ve saldırılara anında müdahale edebilen proaktif güvenlik çözümüdür. Geleneksel antivirüslerin aksine, yalnızca görüneni değil; davranışsal analiz, makine öğrenimi ve yapay zeka desteğiyle karmaşık tehditleri de algılayabilmektedir.

EDR’nin otomatik yanıt sistemi, şüpheli cihazları izole eder. Böylece virüsleri engeller ve güvenlik ekiplerine anlık bildirimler gönderir. Bu da EDR’yi yalnızca pasif koruma sağlayan AV sistemlerine göre daha etkili bir hale getirir.

Dosyasız ve Gelişmiş Tehditler Hızla Artıyor

İstatistiklere göre, her 11 saniyede bir kişi siber saldırıya uğramaktadır. Özellikle dosyasız zararlı yazılımlar (fileless malware), sıfırıncı gün açıkları (zero-day exploits) ve gelişmiş kalıcı tehditler (APT’ler) giderek yaygınlaşmaktadır. Bu saldırılar herhangi bir dosya kullanmadan sistemlere sızdığı için, geleneksel güvenlik çözümleri tarafından fark edilemez hale gelmektedir.

EDR ise, sistemin her hareketini gerçek zamanlı takip etmektedir. Böylece riskli davranışları analiz eder ve saldırıları daha gerçekleşmeden önlem alır. Günümüzde karşı karşıya kalınan siber güvenlik tehditleri, geleneksel antivirüs çözümlerinin çok ötesine geçmiştir

Siber Güvenlikte Zihniyet Değişiyor: “Asla Güvenme, Her Zaman Denetle”

Madem siber güvenlikte zihniyet değişiyor, kime güveneceğiz?

Siber saldırıların çoğu sosyal mühendislik yoluyla insanların kandırılmasıyla gerçekleşiyor. Ancak artık saldırılar, doğrudan cihazlara bulaşan ve kullanıcı fark etmeden sistemlere yerleşen türlere evriliyor. Örneğin, malvertising adı verilen yöntemle, meşru görünen bir reklamın arkasına zararlı bir komut yerleştirilebiliyor.

Geleneksel AV sistemleri bu tür içerikleri otomatik güvenilir kabul ettiği için, saldırı fark edildiğinde çok geç olabiliyor. EDR ise Zero Trust (sıfır güven) yaklaşımıyla, her şeyi potansiyel tehdit olarak değerlendiriyor ve sürekli doğrulama yaparak sistemi koruyor.

Hızlı Tepki Gerektiren Yeni Nesil Saldırılar

CrowdStrike’a göre, modern bir saldırının yayılması yalnızca 51 saniye sürüyor. Bu hızda, sistemleri 7/24 izleyen ve anında müdahale eden çözümlere ihtiyaç var.

EDR tam da bunu yapıyor: makine öğrenimiyle tanıdığı tehdit modellerine göre saldırıları gerçek zamanlı fark ediyor. Önceden tanımlanmış kurallara veya öğrenilmiş davranışlara göre otomatik yanıtlar veriyor. Gerekirse cihazları ağdan çıkarıyor, kullanıcıları oturumdan atıyor veya güvenlik yazılımlarını tetikliyor.

IBM’e göre başarılı veri ihlallerinin %70’i uç noktalarda başlıyor. Bu yüzden EDR, en savunmasız noktada en güçlü bariyeri kuruyor.

Antivirüs Yetersiz, EDR Kaçınılmaz

Siber saldırganlar artık otomatik, yapay zekâ destekli ve son derece akıllı yöntemler kullanıyor. Geleneksel antivirüs çözümleri bu tür saldırılara karşı yetersiz kalıyor.

Gerek bireysel, gerek kurumsal sistemleri korumak için EDR gibi gelişmiş çözümlere geçiş kaçınılmaz. Çünkü EDR, sadece izlemiyor; sıfır güven politikasıyla saldırıları durduruyor ve tehditlere veri odaklı, hızlı yanıt veriyor.