80’ler kuşağı yada öncesinden sıkça duyacağınız bir cümledir “nerede o eski bayramlar.” Bundan 20 sene sonra belki bugünün genç kuşağı da aynı bizler gibi hüzünle anacak eski bayramları. Yada belki bu olumsuz bir ihtimaldir. Zira bu zamanenin bayramlarına baktığımızda tükenen gelenekleri görüyoruz. Bayramlarda kapı kapı dolaşıp şeker toplamak bile şimdi ne kadar abes geliyor insanlara. Ya da kaç aile eskisi gibi bayram şekeri alıyor ki, kaç aile bayramda evinde kalıyor ki! Aile ziyaretleri dediğimiz şeyi zaten sosyal medya, teknoloji halletti. Toplu bir mesaj ile ne kadar akraba eş dost varsa bir hamle de bayramlaşıp bir de çok sosyal olduğunu zanneden bir nesil ile iştirak halindeyiz. O halde haydi tekrar soralım ve öyle başlayalım bu sohbete.

“Nerede O Eski Bayramlar”?

Alfabenin son harfiyle müsemma olan yeni kuşak gençlere eski bayramlar siyah beyaz televizyonlu dönemlerin bir filmi gibi geliyor. Bir giydiğini bir daha giymeyen Ayça nereden bilsin bayram arifesinde bayramlıklarına bakarak mutlu olmayı. Ve onları yastığın altına koyarak uyumanın tadını. Peki ya Cem, her akşam anne babasına olmadık laflar eden o umursamaz çocuk.. Nereden bilsin bayramda saatlerce yol gitmenin anlamını. Kapı kapı dolaşıp şeker toplamayı, açılan kapılarda ki tebessümü, gülen yüzleri, şekerle dolan poşetlerin mutluluğunu nereden bilsin Waffle yiyen gençler. Bayram akşamları ekranlarda yayınlanan bayram özel programlarının verdiği coşkuyu nerden bilsin sayısız dijital kanala abone olan Baran.

Eskiden özlenirdi bayramlar. Gün sayılır, bayram yaklaştıkça heyecan, coşku artardı. Planlar aile ile yapılırdı. Ziyaretler akrabalara olur, eş dost hâl hatır edilirdi. Bayramda dağıtılacak harçlıklar ayrı ceplerde muhafaza edilirdi. Hatta paralara harcanmaya bile kıyılamazdı. Şimdilerde bayram harçlıkları bile iban üzerinden transfer ediliyor. Dijital dünyanın hayatı kolaylaştırmaya elbette katkısı var ama, değerlerimizi da çok kolay harcar hale geldik. Bir mesaj ile hatta bir paylaşım ile bayramı kutlayıp geçiyoruz. Bayramlara sadece tatil mantığıyla bakıyoruz. Eskiden bir araya gelme kaynaşma olarak gördüğümüz bayramları artık, herkesten ve her şeyden kaçma, kafa dinleme olarak görüyoruz. Haklı olduğumuz yanlarda var muhakkak. Fakat, haklı yanlarımız geleneklerimizin köreldiği, bitmek üzere olduğu gerçeğini de değiştirmiyor ne yazık ki.

Ve Bütün Bunlara Rağmen Nerede O Eski Bayramlar

Bir Yandan Bayramları Yaşanmaz, Önemsiz Hale Getirmeye Devam Ediyoruz. Bir Yandan da “Nerede O Eski Bayramlar” Deyip Hayıflanıyoruz

Bayram denilince akla şeker toplayan çocuklar gelirdi, bayram denince akla ardına kadar açılan kapılar gelirdi. Özellikle aile buluşmaları gelirdi, birbirini özleyen insanların heyecanla sohbet ettikleri çay sohbetleri gelirdi akla. Hatta birbirinden değerli sanatçıların katıldığı bayram özel programları gelirdi. Yaz aylarında balkonda çay çekirdek eşliğinde hoş sohbetler gelirdi akla. Sarmalar, dolmalar, tatlılar gelirdi. Şimdi tatlılar o meşhur bilmem ne pastanesinden, sarmalar bilmem ne internet sitesinden yada marketlerden soğuk meze reyonlarından. Bayram denince akla güneş doğmadan uyanmak gelir. Hazırlanmak, bayram namazı için bütün mahalle camide buluşulurdu, sonra sıcak ekmek alıp heyecanla eve dönmek gelirdi akıllara. Hep beraber yapılan o kahvaltıların güzelliği asla tartışılmazdı.

Nerede O Eski Bayramlar ve Çocukluğumuz

Kimse sofrada ne olduğunu hatırlamazdı çünkü sıcacık bir çay yeterdi o sıcaklığı anılara kazımaya. Sıcacık gülümsemeler sarardı ruhları. Kış mevsimlerine denk gelen bayramlarda sobanın etrafında toplanırdı ahali, sobanın üzerinde beklerdi demlikler. Bir de sobanın üzerinde tatlı tatlı patlayan kestaneler tabi. Misafirin biri gitmeden, diğeri gelir. O kapı hiç susmazdı ama, hiç yüzünü ekşitmezdi ne ev sahibi ne gelen gidenler. Fakat şimdilerde kapılarda bir duvar artık. Ne yazık ki birbirini hiç tanımayan insanlarla dolu o kocaman binalar. Hele ki aynı ailenin aynı soy ismiyle olan aile bireyleri bile uzak artık birbirine. Modernizm ya da modern hayat diye bize itilen bu yeni düzenin içinde “nerede o eski bayramlar” demeye devam edeceğiz. Ve belki de bayramlar da silinip gidecek bir vakit geldiğinde. Eskiden bayram vardı diyeceğiz. Nerede o eski bayramlar demeyi bile özleyeceğiz.

Sahi, bayram günü serzeniş yapıyoruz. Eski bayramları bize hatırlatacak ne kadar anı ve heyecan varsa hepsi bir kez daha hafızamızdan geçiyor.

Bayram Ha…

Bir şairimizin bayrama dair içli dokunuşundan, bir şiirinden birkaç dize vererek bu sohbetin sonuna doğru varıp, bizlerde sizin bayramınızı kutlayalım.

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı…

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı…

Düşündü kış yakın, evde odun yok.
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini…

Abdurrahim Karakoç’tan hüzünlü ve duygu dolu bu şiirin ardından hepinizin bayramını yürekten kutluyoruz.

Var mısınız? Yaşımıza aldırmadan bu bayram, kapı kapı dolaşıp şeker toplamaya…