Gürültülü bir çağda yaşıyoruz. Her an bir bildirim, bir ses, bir çağrı… Farkında değiliz ama dünya bağırıyor, insanlar konuşuyor, zihin susmuyor. Hele büyük şehirde yaşıyorsanız evin içinden geçen dolmuşlar, korna sesleri, alarmlar. Belki de sessizliğin kıymeti en çok gürültüde anlaşılıyor. Aslında insanlar o gürültüde sadece odak noktalarına kulak kabartıyor ve bazen onları bile duymakta zorlanıyor. Ama ne gariptir ki, en çok ihtiyacımız olan şey artık duyulmaz oldu: sessizlik.

Bazen sessizliği aramak için yola çıkarım. Sonbaharda bir sahil kenarına giderim ya da yağmurlu bir günün ardından mis gibi kokan toprakta yürürüm. Doğaya kaçarım, içimden sessizce telefon çekmesin isterim hatta. Küçük çadırım, odun ateşim, bir minik cezvem ve kahvem… Ateşin verdiği huzurla çıtırtıların o sessizlikte yankılanması, kahvemi yudumlarken doğayı dinlemek… Gözlerimi kapattığımda ayrı yeşilin mavi ile karışması ile huzuru yakalarken işte o dinginlik gerçek sessizlik saklıdır.

Sessizlik Bir Boşluk Değil, Doluluğun En Saf Halidir

Sessizlik bir boşluk değil, doluluğun en saf halidir. Bir annenin bebeğini izlerken konuşmaması gibi… Bir dağın tepesine çıktığında içini saran o huzur gibi… Sevdiğin biriyle sadece yan yana otururken kurulan o kelimesiz bağ gibi… Sözlerin anlamını kaybettiği tarifsiz duyguların yaşandığı anlar gibi…

Bazen en büyük çığlıklar isyanlar içimizde, sessiz bağırışlarla bize seslenir. Ama günlük hayatın karmaşasında o sesi duyamayız… Ya da duymak istemeyiz. İşte tam o anlarda sessizlik bize ayna olur. Kendimizle yüzleşiriz. İşte o zaman cevaplarını aradığımız sorularla baş başa kalırız. Ve çoğu zaman fark ederiz ki… Aslında sessizlikte zaten çoktan arınmışızdır. Sessizliğin sesi derler ya hani, kendimizi gerçekten dinlediğimiz, sorulara cevap bulduğumuz ve o an hafiften gülümseme ya da üstümüzdeki ağırlıktan kurtulmuş olmanın verdiği ferahlama ile gün boyu o an’a kaçtığımız arınmalar yüksek frekans sessizlikte bulduğumuz hazinedir.

Sessizliğin Kıymeti Bilin Ve

Susun…

Her gün yapamıyorsanız bile haftada birkaç saat susun. Dinleyin, içinizdeki sesi fark edin. Bakın o ses size neler anlatacak… Hatta belki unuttuğunuz bir hayali, belki özlediğiniz bir anıyı… Ve bazen sadece “iyi ki buradasın” diyen o içsel huzuru. Sessizlik çok şey anlatır ve ayrıca karanlıkta bir mum ışığı gibi asıl yolu görmemizi sağlar.

Çünkü sessizlik, sustuğumuz yerden bizi iyileştirir. Ve belki de en güzel cevaplar, hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan gelir.