Duyumlar beraberinde olayları getirir. Tıpkı İzmir’in işgali duyumu gibi, bu duyumların sağlam bir kaynaktan gelmesi ve doğrulanabilir olması her dönem için önemli olmuştur. Şehrin işgalinden önce de çeşitli duyumlar alınmaktaydı. Özellikle Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra gerçekleşen işgallerle sıranın İzmir’e gelineceği de İzmir halkınca bilinmekteydi. İtilaf Devletleri’nin işgallerini arttırmasıyla İzmir’de bir kargaşa ortamı oluşmaya başlamıştı. İzmir’in işgal edileceği birçok kimse tarafından bilinmekteydi.

Öyle ki Kazım Özalp, “Milli Mücadele” adlı kitabında bu konudan detaylıca bahsetmiştir. Dediğine göre İzmir halkı, işgalden önce birtakım toplantılar yapmaktaydı. İnsanlar bu toplantılarda alınabilecek tedbirleri birbirleriyle istişare ediyordu. Ancak o zamanlar işgalin İngilizler, Fransızlar veya İtalyanlar tarafından yapılacağı düşünülüyordu. Akla Yunanistan gelmiyordu. Zaten Mondros Antlaşması’nın imzalanmasının ardından 13 Kasım 1918 tarihinde başlayan fiili İstanbul işgalinde de İstanbul Boğazı’ndan İngiliz, Fransız ve İtalyan donanmasının yanı sıra başta Averof ve Ypsara zırhlısı olmak üzere birkaç Yunan gemisinin de geçmesi kuşku uyandırıcıydı.

Kazım Özalp’in Anılarında İşgal Duyumu

Kazım Özalp anılarında İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği duyumunu 14 Mayıs 1919 tarihinde Hükümet Konağı’nın önünden geçerken duyduğunu yazmıştır. Ancak bu sadece bir duyumdan ibarettir. Yukarıda da belirttiğim gibi bu duyumun sağlam bir kaynaktan gelmesi ve doğrulanması önemlidir. Bunun için de Kazım Özalp İzmir’de bulunan 17. Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşa görüştü. Daha sonra Ali Nadir Paşa bu duyumun kısmen yalan olduğunu belirtti. Ancak biraz sonra İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği haberi metropolit tarafından kilisede Rumlara ve konsoloslar tarafından valiye bildirilmiştir. Böylece İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği duyumu doğrulanmıştır.

İşgale İlişkin İlk Resmi Bildirimler

İzmir’in işgali hakkında İsmet İnönü hatıralarında “İzmir’in işgal edileceği hatıramızdan bile geçmiyordu.” demektedir. Öyle ki İzmir’in işgali İstanbul’da büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. İzmir’in işgali İstanbul’da İtilaf Devletleri amirallerinin hükümete verdikleri notalar ile bildirilmiştir. İşgal, İngiliz donanmasının himayesi altında gerçekleşmişti.

İzmir’in İşgali: Yunan Kuvvetlerinin Şehre Girişi

İşgal 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunanlılar tarafından gerçekleşti. Kazım Özalp işgal zamanında İzmir’de bulunmaktaydı. Kendisi işgali şöyle anlatmaktadır: “Güneş doğarken, İzmir Limanı’nın açıklarında zalim birer hayal gibi harp gemileri görülmeye başlandı. Şehir içerisinde müdafaa imkânı olmadığı açıkça anlaşılmaktaydı. İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetleri, 1. Yunan Fırkası’na mensuptular ve kumandanları Miralay Zafiriyu idi.”

İstanbul’da ve Anadolu’da İşgalin Etkisi

İzmir’in işgali İstanbul’da büyük bir şaşkınlık yaratırken Anadolu’nun birçok yerinde duyulmamıştı. Bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk’ün en temel amacı isyanları duyurarak halkı harekete geçirmekti. İlk yapılan işlerden biri işgallerin vatanın her tarafında duyulmasını sağlamak oldu. Ardından da kongreler ve mitingler düzenlenerek işgallere tepkisiz kalınmayacağı açıkça ortaya kondu.

Millî Mücadelede İzmir’in İşgalinin Önemi

Millî Mücadele yıllarında İzmir’in işgali büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü bu işgalle birlikte Yunanlılar topraklarımıza çıkmıştı. Ve kendilerine tutunacak bir yer bulmuşlardı ya da bulmayı umut etmişlerdi. Onların aklında yatan şey “Büyük Yunanistan” hayaliydi. Bu hayali gerçekleştirmek için de ellerinden gelen her şeyi yapmaya başladılar.

Yunanlılar İzmir’e çıktıkları ilk anlardan itibaren Müslüman halka işkence etmiş ve zulmü arttırmıştır. Müslüman halkı göç ettirerek yerlerine Rumları yerleştirmeye ve böylece Wilson Prensibleri’ne dayanarak çoğunlukta oldukları bölgeleri elde etmeye çalışmışlardır.

İzmir’in İşgali Duyumu Ve Yunanlıların Tahrip Hareketi

Yunan Kuvvetlerinin Çekilirken Gerçekleştirdiği Tahribat

Yunanlıların yaptıkları en zalimce şeylerden biri ise çekilmek zorunda kaldıkları bölgeleri yakmaları olmuştur. Kazım Özalp anılarında bu olay hakkında bir Yunan askerini sorguya çektiğinde askerin, Yunan kuvvetinin yangın çıkarmakla görevli özel bir birliğinin olduğunu ve bu birliğin doğrudan doğruya karargahtan emir aldığını söylediğini yazarken İsmet İnönü ise anılarında Yunan askerini sorguladığında askerin, askerlerin kendi kafalarına göre hareket etmelerinden dolayı yangınların çıktığını söylediğini yazmaktadır. Her iki şekilde de Yunanlıların yangın çıkartmayı bir görev edindikleri anlaşılmaktadır. Öyle ki yangınlar Türkler’in eline geçen bölgelerdeki kaynaklardan yararlanmamasını sağlamaktan ziyade bir tahrip yaratmak için çıkarılmışa benziyor.