
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masalları dinler ya da anlatırken o masallarda ki bir var olup bir yok olanın bizler olacağını düşünmedik belki de hiç. Ya da her gün sala duyup, sevdiklerimizi toprağın altına verirken hiç aklımıza gelmedi öleceğimiz. Öyle ya daha yapılacak o kadar çok iş vardı ki…
Kimi geceler karanlığa inat uykusuz kalıp, sabah günün doğuşunu selamlayarak güne başlarken, kimi zaman yataktan çıkmak istemeyerek uyanırken yani o kimi zamanlara nice an sığdırırken bir gün yolun bize açılacağının hesabını hiç yapmadık. Yarın ola hayrola dedik umutla evet ama yarın hayr olsun diye güneşe uzatmadık elimizi. Yâda yanlış tarafta aradık güneşi, kovalarken gölgemizi.
Ama öyle değildi Yusuf! Daha gün doğmadan bir çırpıda üniformasını giyerken, omzunda ki rütbeleri değil, onurlandıracak hizmetlerini düşündü. Ve öyle bir hizmetin beklentisi içindeydi ki! Sonucun nasıl olacağı hiç önemli değil. Kafasına bir kurşun, ya da mayına basabilirdi korkusuzca. Veya her nasıl olursa artık. Kefenlenirken üstünden kıyafeti çıkmasın isteyenlerden biri o da. Bir bayrağın gölgesinde yatacak. Bir karış toprağa sevdalı ve o topraklar için bir nefes canı feda etmeye kararlı yaşadı hep.
Bir Varmış Bir Yokmuş
Yaşamıştı…
Belki de bir oğlu olacağından habersiz, sevdiğinden haber almadan. Rakımını şaşırmış dağların tepesinde kaçıncı gecenin sabahına doğru olduğunu bile bilmeden boynuna saplanan kurşun onun madalyasıydı artık. Ömrünü uğruna harcadığı bayrağın altında yatabilecekti artık. Kıyafetlerini çıkarmayacaklardı üzerinden. Bu saatten sonra Yüzbaşı Yusuf değil, Şehit Yusuf olarak anılacaktı adı. Eğer arkasından adını anacak bir ailesi olsaydı. deyip, bağrına bastığı da kimsesizsin derdi ona zaten. Yusuf gülerdi yârin alaylı sitemine. Kimsesizlerin kimsesi olan Allah yeter derdi ve eklerdi;
“ Öyle deme be yarim, öyle deme! Bana sen varsın işte”
Yusuf gözlerini şahadetle kapatmadan önce aslında yoktu yari yanında! Kimsesiz Yusuf’un kimsesi olmak ağır gelmişti ona. Ve ağır gelmişti Yusuf’un emanetini sahiplenmek. Her şeyiyle emanet yaşadığı bu dünyada. Yusuf’un boynunda açan kandan güllerden habersiz bırakmıştı emanetini bir sala okuyana…