
Şerefiyle Yaşayan Babaların Şerefine Satırlarım
İnsanlar hayatı ayırırlar kendilerince. İkiye, üçe ya da daha fazla parçaya. Kimisi askerliği orta seçer, kimisi evliliği, kimisi yaşadığı acı bir tecrübeyi. Hayat birçok parçaya ayrılır, sonra birleşir belki. Belki bazen ters köşe yapar, bir ağlatır bir güldürür. İnsan işte. Ben ikiye böldüm hayatı. Boşa yaşadığım zaman ve baba olduğum zaman diye. Baba olmak evet! Analık gibi kutsal bir kavram varken baba olmak ikinci plandadır ama baba olmak daha farklı bence. Şimdi kalkıp ta etik olarak ya da kültürel olarak baba olma meselesine değinecek değilim. 2009 yılında Defne ile yeni bir hayatın kapılarını araladığımda ne kadar asil ve şerefli bir vazife içinde olduğumun farkında değildim. Sonra Şevval geldi bu şerefi katlarcasına…
Baba Olmak İşte!
Hayatını senden olan için idame ettirmek, her şeyini onlar mutlu olsun diye planlamak. Kariyer, gelir planı yaparken onların yüzüne düşecek tebessümün heyecanı ile heyecanlanmak yani. Onlar için nefes almak ve onlar için vermek.
Hayat Ters Köşe Yapar Size Bazen
Hayat ters köşe yapar size bazen. Sağ gösterip sol vurur yani. Usulca sokulup sadece iğne batıracam der ama kalbini söküverir o boşlukta. Ve o boşlukta tıkanır nefesin, daralır kalbin, gözyaşlarından bulanık görürsün şu dünyayı.
Baba olmak adamlığa delalettir ama en iyi adam bile iyi bir babanın yanında boştur aslında. İyi bir babaysan, evladının sofrasına koyduğun sadece bir somunda olsa sen dünyanın en zengin adamışındır aslında. Çünkü muhabbetin verdiği huzuru hiçbir dünya hazinesi veremez bir çocuğa. Ya da sosyal medya denen illet dünyada iki resim paylaşıp altına iki tatlı söz yazmak da babalık değildir adama!
Hani konumuz baba olmak ya, hamdolsun bana iki evlat veren Yaradan’a.
Ha Bir De Babam Var Benim. Kral Gibi Bir Adam O!
Ha bir de babam var benim. Kral gibi bir adam o! Saçlarına ak düşse de, yürürken sağa doğru yalpa yapsa da hayatta hiç yalpa yapmayan ve hiçbir işine hile katmayan bir adam o! Bir taraftan iki kızımın üstünü örtüp onlara bakmaya doyamazken bir taraftan da babam ne yapıyor acaba diye düşünmeden edemiyorum. Şu âlemde bir adam varsa o da sensin be Rafet hoca! Senin babalığına kurban olurum ben! Hem, senden öğrendim ben baba olmayı zaten! Senden öğrendim evladı yemeyince boğazından bir lokma sokmamayı. Senden öğrendim evladı giymeyince, kıyafetine yapa yapmaya bile utanmayı. Ben adam nasıl olur senden öğrendim.
Sanki oradan oraya atlar gibi kaleme aldığım bu yazıda sebep sonuç ilişkisi kurmaya çalışan varsa hani boşa uğraşmasın derim. Saat gecenin ikisi ve ben baba olmanın gururunu yaşarken Rafet hoca gibi bir babaya sahip olmanın da şerefiyle beraberim.
İnsanlar hayatı kaç parçaya ayırıp ne ad verirse versin, ben ikiye böldüm bu gece hayatı. Baba olmadan önce ve baba olduktan sonra diye. Ha bir de yazımıza başlık olan konuya gelelim özetle. Tolga Çevik’i nasıl bilirsiniz desem, komik dersiniz. “Sen Benim Her şeyimsin” adlı o muazzam filmi izleyin derim. Sonra gelin bir daha görüşelim!
Babalığını şeref bilen ve o şerefin layıkıyla yaşayan bütün babalara, başta babama saygı, muhabbet ve baki şükran ile.