Bir yere gitmek için hazırlanırken gözüm duvarda asılı çerçevelenmiş fotoğrafa takıldı. Sanırım 7 yasındaydım, en sevdiğim gömlek üstümde, belli belirsiz gülümseme takınmış abime sarılmışım. Abimde ergen tabi o zamanlar. Saçlar taranmış ve nazik gülümseme ile duruyordu. Sonra birden o güne geri döndüm fotoğrafçıya giderken ne heyecan yapmıştım. İlk fotoğrafım değildi ama fotoğraf stüdyosunda ilk defa poz verecek olmanın çocuksu heyecanı ile giyinmiştik. Abimle beraber o güzel pozu vermiş daha sonra insanların fotoğrafları arasından arka odaya geçmiştik.

Zamanın Ruhsuzluğu

Eskiden fotoğrafçılık bir tür sanattı. Fakat günümüzde artık sadece vesikalık ve biometrik fotoğraf için gidiyoruz fotoğrafçıya. Zamanın ruhsuzluğuna maalesef yenik düşmüş o her insanın güzel hatıralarının olduğu yerler… Aslında sadece kocaman güzel fotoğraflar için gidilmezdi stüdyoya. Bazen de 36 poz bulunan fotoğraf filmlerini tab ettirmek için çalardık kapısını… Günlerce sırada olduğumuz, önünden geçerken kapısından seslenip, fotoğrafların hazır olup olmadığını sorardık. O dönemde çoğu esnafın olduğu gibi sıcak samimi yerlerdi fotoğraf stüdyoları. Tek bir poz çekilirdik, çünkü her film çok değerliydi. Tabi bir de fotoğraf albümleri vardı, ailece ziyarete gittiğimizde ya da misafir ağırlarken zevkle çekmeceden çıkartıp fotoğraflara bakarken anıları anlatmanın keyfi bir başkadır.

Aşk Tesadüfleri Sever

 Aşk tesadüfleri sever’in ilk filminde baş karakterin babası fotoğrafçıydı. Mahallenin çocuklarının fotoğrafını, ailelerin fotoğrafını çeker, en beğendiklerinden bir kopya daha çıkartıp dükkanına asardı. Daha sonra babası vefat edince fotoğraf dükkanı da kimsesiz kaldı. Daha sonra başkaları kiralamak istemişlerdi. Kiracı adayı ile konuşurken geçmişin heyecan dolu anıları ziyaret ediyordu filmde. Kiralayacak olan kişiye sorduğunda ne iş yapacağını, ruhsuz bir şekilde internet kafe cevabını alınca adamı kovmaktan beter etmişti. Yüzlerce anı hala o dükkanın duvarlarında yaşıyordu. O anıların ruhsuz bir duvarlara dönüşmesi onunda içine sinmemişti.

Şimdilerde çep telefonlarımızdan bir pozu defalarca çekiyoruz. Hatta “gözüm kapalı çıkmış bir daha” diyerek tekrar tekrar poz veriyoruz. Sonrasında ise binlerce fotoğrafı cebimizde taşıyoruz ve bir defa bile açıp bakmıyoruz.. Aslında bu açıdan baktığımda belki de bizde ruhsuzlaşıyoruz. Yada her şeyin bu kadar çok olması değerlerimizi mi azaltıyor diye düşünüyorum.

En son ne zaman güzel bir anı bastırıp duvarımıza astık? Hangimiz cüzdanında sevdiği kişilerin vesikalık fotoğrafını taşıyor artık?

Geçmişe Özlem: Eski Fotoğraf Stüdyoları

Çocuksu heyecanlarla yaşadığımız o güzel duyguların simgesi fotoğraf stüdyoları gibi acaba daha hangi güzel değerlerimiz teknoloji karşısında eridi gitti ve biz farkına varmadık. İşte tüm bunları düşününce hafifçe gülümsedim. Ve zamanda atlama yapan kuşakta olmaktan bir daha mutluluk duydum. Çünkü o heyecanları maalesef gelecek kuşaklar yaşayamayacak. Ve iyi ki o fotoğraf duvarımda asılı duruyor. Ona her baktığımda o iki çocuğa gülümseyerek karşılık vererek uyanmaktan mutluluk duyuyorum.