Skolyoz, omurganın “S” ya da “C” harfi biçiminde eğrilmesiyle tanımlanmaktadır. Uzmanlar tarafından uzun yıllar boyunca nadir görülen bir çocukluk rahatsızlığı olarak değerlendirilmekteydi. Ancak son yıllarda, özellikle büyük şehirlerde yaşayan çocuklarda skolyoz tanısında belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Skolyoz erken yaşta başlayan bu yapısal bozulmadır. Ancak sadece fiziksel değil, psikolojik ve sosyal pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Uzmanlar, çocuklarda skolyoz vakalarının artması artık sadece genetik değil, yaşam tarzı, beslenme biçimi ve çevresel koşulların bir sonucu” olarak görmektedir. Dijital çağın beraberinde getirdiği hareketsizlik, özellikle ekran karşısında geçirilen uzun saatlerle oluşan duruş bozukluklarının tetiklemesidir. Ayrıca yetersiz beslenme, düşük D vitamini düzeyleri ve ergonomiden uzak okul yaşamı da buna etkendir. Özellikle çocukların omurga sağlığını tehdit eden en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Skolyozun sebepleri hem bilimsel hem toplumsal yönleriyle ele alınmalıdır. Özellikle ebeveynlerin farkındalığı artırmak adına erken tanı ve koruyucu önlemlerin önemi mutlaka vurgulanmalıdır.

Çocuklarda Skolyoz Vakalarının Artması ve Duruş Bozuklukları

Teknolojik cihazlarla çocuklarda skolyoz vakalarının artması arasındaki bağlantı

Uzun süre masa başında oturmak, erken yaşta telefon ve tablet kullanımı gibi faktörler, duruş bozukluklarını körüklemektedir. Çocukların omurga gelişimi, ilk 10 yıl içinde en hızlı ve hassas evresini yaşar. Bu dönemde yanlış duruş alışkanlıkları kalıcı hale gelebilmektedir.

Ayrıca, okul çantalarının dengesiz ağırlıkta taşınması, hareket kısıtlılığı ve sedanter yaşam tarzı da skolyozu tetikleyen dış faktörler arasında yer alır. Fiziksel aktivitenin azaldığı her çocuk, omurga esnekliğini yitirerek zamanla postür bozukluğu riskiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Beslenme Eksiklikleri ve Kemik Gelişimi

Yetersiz D vitamini, kalsiyum ve magnezyum alımı, çocuklarda kemik yoğunluğunu olumsuz etkiler. Isıl işlem görmüş ve ultra ısıl işlem görmüş gıdalarla beslenen çocuklarda bu eksiklikler daha sık gözlemlenir. Özellikle fast food ve şekerli içecekler kemik gelişimini engellemektedir. Bu da iltihabi süreci tetikleyerek skolyoz riskini artırmaktadır.

İşlenmiş ürünlerin içerdiği fosfatlar, kalsiyum emilimini engelleyerek kemiklerin güçlenmesini zorlaştırmaktadır. Bu da, büyüme döneminde olan bir çocuğun omurgasının yeterince dirençli olmamasına neden olur.

Psikososyal Etkiler: Görünmeyen Yükler

Skolyozun yalnızca fiziksel bir sorun olmadığını unutmamak gerekir. Vücut imajına dair sorunlar, öz güven eksikliği ve dışlanmışlık duygusu, çocuklarda duygusal kırılganlığı artırır. Bu nedenle erken tanı ve bilinçli yaklaşım son derece önemlidir.

Ayrıca, skolyoz tanısı alan bazı çocuklar, gelişim çağında hareket etmekten daha da çok kaçınmaktadır. Bu da daha fazla hareketsizlik anlamına gelmektedir. Durum böyle olunca skolyozun ilerlemesi hızlanmaktadır. Bu döngü, yalnızca fizik tedaviyle değil, aile desteği ve psikolojik destekle de kırılabilmektedir.

Ne Yapmalı?

  • Çocuklarınızı düzenli olarak ortopedi kontrollerine götürün.
  • Günde en az 30 dakika açık hava fiziksel aktiviteyi teşvik edin.
  • Bilgisayar, telefon ve tablet kullanımını yaşa uygun sınırlarda tutun.
  • D vitaminini, kalsiyumu ve doğal besin desteklerini ihmal etmeyin.
  • Omurga sağlığına özel egzersizleri (örneğin yüzme, pilates) erken yaşta başlatın.
  • Ergenlik döneminde skolyoz açısından dikkatli olun; hızlı büyüme evresi risklidir.

Skolyoz, sadece ortopedik bir tanı değil, modern yaşamın çocuklar üzerindeki ağır yüklerinden biridir. Günümüzde artan vakalar, teknolojik alışkanlıklar, beslenme biçimi ve fiziksel hareketsizlik üçgeninde açıklanabilir. Bu farkındalıkla, çocuklarımızın sadece omurgasını değil, geleceğini dik tutabiliriz.