
Bağışıklık hücrelerinin bakterilerle mücadelesi üzerine yapılan araştırmalar, bu hücrelerin bakterileri sadece yok etmekle kalmıyor. Aynı zamanda onları yaşamsal besin maddelerine dönüştürdüğünü ortaya koyuyor. Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesinde biyokimya ve moleküler genetik profesörü olan Angelo D’Alessandro, bu süreci “Bizler yediğimiz şeyleriz” diyerek özetliyor. D’Alessandro‘ya göre, bağışıklık hücreleri bakterileri yediğinde, bu durum onların bileşimini de değiştiriyor.
Araştırma, bağışıklık sisteminin en önemli oyuncularından biri olan makrofajların canlı bakterileri yediklerinde iltihaplanma tepkisini tetiklediğini gösteriyor. Ancak cansız bakterileri tükettiklerinde bu tepki ortaya çıkmıyor. Bu farklılığın bağışıklık sisteminin enfeksiyonlara verdiği yanıtı nasıl düzenlediğini anlamak açısından kritik olduğu belirtiliyor.
Bağışıklık Hücrelerinin Bakterilerle Mücadelesi: İltihaplanmayı Tetikleyen ve Kontrol Eden Mekanizmalar
Araştırmacılar, makrofajlar canlı bakterileri yediklerinde iltihaplanmayı başlatan bir sürecin devreye girdiğini söylüyor. Ancak cansız bakterileri yuttuklarında da bu mekanizmanın çalışmadığını belirtiyor. D’Alessandro bu durumu şöyle açıklıyor. Fagositik hücreler cansız bakterileri yediklerinde, geri dönüştürdükleri ufak moleküller onlara iltihaplanma başlatmıyor. Böylece her şeyin yolunda olduğunu söylüyor. Fakat canlı bakterilerde bu sinyal eksik ve bu durum birçok hastalığa yön veren iltihaplanmayı başlatabiliyor.”
Bu süreçte mTORC1 isimli protein kompleksinin kilit bir rol oynadığı keşfedilmiştir. Bu protein, makrofajların tükettikleri bakterilerden elde edilen besinleri nasıl kullandığını düzenliyor. Ayrıca araştırmacılar, ölü bakterilerin cAMP isimli bir molekül içerdiğini açıkladı. Bu molekülün bağışıklık hücrelerine bakterinin öldüğünü ve dolayısıyla iltihaplanmayı kontrol altında tutmaları gerektiğini belirtti.
Kronik İltihaplanmaya Yeni Yaklaşımlar
Kronik iltihaplanma, kanserden uzun COVID‘e kadar birçok ciddi sağlık sorununda rol oynuyor. Bu nedenle bağışıklık hücrelerinin bakterilere nasıl tepki verdiğini anlamak. İltihaplanmayı kontrol altına alabilecek yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi açısından büyük bir potansiyel taşıyor olabilir.
D’Alessandro, “Önümüzdeki 10 yıl boyunca antibiyotiğe daha dirençli bakteri türleriyle uğraşıyor olacağız” diyerek bu araştırmaların gelecekteki önemi üzerinde duruyor. Doğal olarak evrimleşmiş bu tür biyolojik frenlerin nasıl çalıştığını anlamak, bağışıklık tepkilerini gerektiğinde artırmamıza veya azaltmamıza yardımcı olacaktır.
Bu yeni bulgular, bağışıklık sistemi tepkilerini inceleyerek kronik iltihaplanmayı düzenleyecek ve kontrol altına alacak tedavilerin kapısını aralayabilir.