Gökbilimciler, son yirmi yıldır gökyüzünü endişeyle izlemeye devam ediyor. Uzay çöplerinin birikimi, artık sadece bir bilim kurgu hikâyesi değil. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından yayımlanan yeni mini belgesel, bu sorunun ciddiyetini gözler önüne seriyor. “Space Debris: Is It a Crisis?” belgeseli, uzay mezarlığına dönüşen yörüngemizin tehlikelerini gözler önüne sermektedir. “Uzay Mezarlığı: Dünya Yörüngesinde Büyüyen Tehlike” başlığı altında, yalnızca gökbilim değil, gündelik yaşamın da tehdit altında olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Dahası, mevcut durumu kontrol altına almak için geliştirilen stratejilere de değinilmektedir.

Uzay Mezarlığı: Milyonlarca Parça, Milyarlarca Sorun

ESA’nın belgeseline göre, yörüngede şu anda “yüz milyonlarca” parçaya ayrılmış uydular ve roket kalıntısı bulunmaktadır. Bu atıklar, saatte 35.000 kilometreye ulaşan hızlarıyla birbiriyle çarpışmaktadır. Her çarpışma sonucunda daha fazla uzay çöpü oluşmaktadır. Bugün ESA’ya uyduları, 10 yıl öncesine göre iki kat daha fazla çarpışma önleme manevrası yapmaktadır.

Uydu üretimindeki maliyet düşüşü ve ticari roketlerin artması, her kurumun kolayca yörüngeye uydu göndermesini sağlamaktadır. Bu durum, yörüngede “ilk gelen, yer kapar” mantığıyla yoğunlaşmanın önünü de açmaktadır. ESA’ya göre, bilimsel ve kamu yararına yönelik ilerideki misyonların bu nedenle tehlikeye girebileceği bildirilmektedir.

2024 yılında aktif uydu sayısı 10.200 iken, bu sayının 2030’a kadar 100.000’e çıkması beklenmektedir. Her yeni uydu, yeni roket emisyonu, çarpışma riski ve gökyüzünde astronomi çalışmalarını zorlaştıran bir engel anlamına gelmektedir.

Uzay Atıklarının Görünmeyen Etkileri, Çözüm Arayışları ve Yeni Stratejiler

Uydu sistemleri sadece navigasyon ya da iletişim değil; finans sektöründen hava trafik kontrolüne, iklim araştırmalarından bankacılığa kadar pek çok hayati alanın altyapısını oluşturuyor. Bu sistemlerin zarar görmesi, hepimizin günlük yaşamını etkileyebilen zincirleme sorunlara yol açabilecektir.

Bazı girişimler, mevcut uzay çöpü sorununu azaltmaya yönelik teknolojiler geliştirse de, üretim hızı temizleme hızını aşar durumda. Bu nedenle çözüm, sadece temizlikle değil, daha iyi yönetimle mümkün olacaktır. Örneğin, ABD’nin FCC kurumu 2022’de, emekli olan uyduların 5 yıl içinde yörüngeden çıkarılmasını önerdi. NASA ise bu uygulamanın milyarlarca dolar tasarruf sağlayabileceğini hesapladı.

ESA da kendi iç disiplinlerini oluşturarak 2030’a kadar “yörüngede atık bırakmayan ajans” olma hedefi koydu. Bu hedef kapsamında, uyduların yakıtları ve pillerinin bitirilip sonrasında güvenli şekilde söndürülmesi planlanıyor.

Yörüngesel Taşma Noktasına Doğru

ESA’nın uzun vadeli hedeflerinden biri de “yörüngesel kapasite” kavramını hayata geçirmek. Bu, düşük yörünge, orta yörünge ve jeostatik yörüngelerin ne kadar dolabileceği ve aktif uydular için ne kadar güvenli kalabileceğiyle ilgili net sınırlar çizmeyi amaçlıyor.

Son söz olarak, ESA’nın çarpıcı metaforuyla ifade edelim: “Dünyanın yörüngesel alanı, bir uluslararası doğa rezervi gibi korunmalı. Yanına ne getirirsen, ayrılırken de beraberinde götürmelisin.”