
Eskiden kalabalıktık; evler, sokaklar, hayat… Mahalledeki bir çocuğun yalnızlığı bile paylaşılırdı. Şimdi ise kalabalıklar içinde bile bir başınalığı seçiyoruz, ya da belki o bize seçtiriliyor. Tercihen yalnızlık mı bu? Yoksa yavaş yavaş kaybettiğimiz o eski mahalle sıcaklığının ardından içimize çekildiğimiz bir sığınak mı, kestirmek zor. Ama eminim: O eski sokaklarda bir çocuk hâlâ güvenle oynuyorsa, bir yerlerde bizden kalan bir şey yaşıyor demektir.
Çocukluk ve gençlik zamanlarından hatırlıyorum. Bütün filmlerde ve dizilerde birlik beraberlik ve ailecek, veya mahalle olarak dayanışma ve beraberlik vurgulanırdı. Mahalle kültürünü belki son yaşamış nesiliz diyebilirim. Belki hala bir yerlerde vardır ama çoğalmasını dilerim. Mahalleye yeni gelen biri olduğunda hatta oradan geçse bile bilinirdi. Mahallede çocuklar güvenle oynar, gördükleri ilk evden su içerlerdi. Evler belki büyük belki küçük ama odası boldu. Sanki insanlar gibi yaşardı evler de. Birinde boya yapılacağı zaman birçok kişi elinde fırça ile yardım ederdi.
Sonra ne mi oldu? Bende anlayamadım, evler büyüdü ama odalar azaldı. Mahalleyi bırakın aynı apartmandaki komşumuzu bilemez olduk. Eskiden ev alma komşu al derlerdi şimdi rezidans mı apartman dairesi mi? Teknoloji ile dünyaya açılırken burnumuzun dibinde olandan haberimiz olmuyor. Açık sokaklarda top oynayan bisiklete binen güvenli sokaklardan, güvenlikli yüksek duvarlı sitelere kendimizi hapsetmeye başladık. Güvensizlikten bahsediyoruz ya, sitemize sakini olmayan kimse girmesin isteriz. Fakat sorduk mu hiç biz ne kadar güvenliyiz? Ya da yan komşumuz hani eskiden külüne muhtaç olduğumuz.
Tercihen Yalnızlık ve Değişen Kültür
Eskiden medya yönlendirmesi ile oluşan mahalle kültürümüz yine medya ile elimizden alınarak toplumsal yalnızlığa mı gidiyor? Kentsel dönüşüm ile 3+1 verdiğin ev sana 1+1 akıllı Rezidans!! olarak dönüyor. Sosyal medyada o kadar karşıma çıkıyor ki yalnızlığın göklere çıkartılması, o kadar gurur veriyor ki insanlara… Evet ben de yalnızlığı kendim seçtim o kirli toplumdan ayrıldım demek. Bu kadar yalnız yaşayan insan varsa kirleten kim o zaman tolumu? İçgüdüsel olarak insan sosyal varlıktır. Oysa bilgisayar dediğimiz İngilizce Personal Computer yani kişiye ait, şahsi telefonlarımız derken vip (VeryimportantPerson)’ler ile ayrımı, azalmayı ayrıcalık olarak sunulmaya başlandığını hissetmeye başladım.
Yalnızlığa bu kadar çok prim verilirken ve pozitif ayrımcılığa girerken yüceleştirilirken. Siz ne kadar eminsiniz kendi tercihiniz olduğundan? Sonuçta Pavlov’un deneylerinde gibi büyütülmedik mi? Aldığımız eğitimleri hep kurallara ve düzene uymak üzerine. Bir zil ile dışarı çıkıp bir zil ile içeri girdik çünkü öğretilen doğru bu şekildeydi. Sosyaldir insanoğlu, bazen cafe’ye gittiğimde karşısında laptop belki çalışıyor belki oyun oynuyor. Lakin hep tek başına, garip geliyor bunlar bana. Bana göre cafeler, publar ya da benzeri yerler arkadaşlarınla vakit geçirmek içindir.
Sanal da olsa insanlar sosyal olmaktan kopamıyor, ne kadar yalnızlık yüceltilse de insanın genlerinden gelen ata mirası var. “bir elin nesi var iki elin sesi var” atasözünde de söylediği gibi insanoğlunun bir yanı her zaman içinde o sosyallik var ve bir yere kadar bastırabilecek sonra fark ettiğinde eskiye yeniden dönecektir.