Sağlık sigortaları tarafından reddedilen tedaviler artık kader değil. Yapay zekâ destekli platformlar, “hastalar haklarını geri alabilir” gibi açıklamalar duyurmaktadır. Bu da hastalar için yeni bir umut kapısı aralamaktadır. Geçtiğimiz günlerde Stephanie Nixdorf böylesine ilginç bir olaya tanık oldu. 2021 yılının sonunda ailesiyle Disney World gezisindeyken gelen bir ttik melanoma (4. Evre) olduğu anlaşılmıştır. Akciğerinde lekeler ve beyninde iki tümör bulunmaktadır. Tedavi süreci hızlıca başladı ve uygulanan immünoterapi sayesinde kanser gerileme gösterdi.

Ancak bu kez farklı bir sorun baş gösterdi: İmmünoterapinin tetiklediği şiddetli artrit, Stephanie’nin yaşam kalitesini ciddi biçimde düşürüyordu. Ne var ki, doktorların önerdiği infliximab adlı ilaç, sağlık sigortası şirketi tarafından tekrar tekrar reddedilmekteydi. Nedeni ise “yeterince tıbbi gerekçe bulunmaması” veya “deneysel ilaç” olarak değerlendirilmesiydi.

Hastalar Haklarını Geri Alabilir: Yapay Zekâdan Güç Alan Yeni Nesil Hak Arayışı

Doktorların ve ailenin ısrarlı taleplerine rağmen ilacın onaylanmaması, Nixdorf ailesini alternatif çözümler aramaya itti. Tam bu noktada devreye bir yapay zekâ platformu girdi. Claimable Inc. adlı girişim, yapay zekâ desteğiyle kişiye özel itiraz dilekçeleri hazırlayabilen bir sistem geliştirmişti.

Platform, geçmiş klinik araştırmaları, ilaca dair onay geçmişlerini ve benzer davalarda verilen kararları analiz ederek, sadece 40 dolar karşılığında kapsamlı bir savunma mektubu oluşturuyordu. Stephanie’nin hazırladığı 23 sayfalık dilekçe sigorta şirketine gönderilerek işleme kondu. Sadece iki gün sonra ilaç onayı geldi. İlaç, dokuz ay süren fiziksel acıdan sonra sonunda kullanımına açıldı.

Mücadeleyi Bırakmayın: Tedavi Sistemi Vazgeçmeniz İçin Tasarlanmış Olabilir mi?

Uzmanlara göre hastalar haklarını geri alabilir

Uzmanlara göre, bu örnek yalnızca bireysel bir zafer değil. Çünkü Stephanie yalnız değil. Araştırmalar, sigorta şirketlerinin yaptığı tedavi reddinin %19 gibi yüksek oranlarda gerçekleştiğini, buna rağmen hastaların yalnızca %1’inin bu kararları resmen itiraz ettiğini gösteriyor.

Yapay zekâ destekli sistemler, bu tablonun değişmesini sağlayabilmektedir. Counterforce Health gibi bazı kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, herhangi bir ücret almadan benzer sistemler sunmaktadır. Sigorta politikalarına ve daha önce ki hak edilen davalara göre otomatik itiraz metinleri hazırlamakta, gerekirse devlet kurumlarına da bildirmektedir.

Uzmanlardan Uyarı: Haklarınızı Bilin, Pes Etmeyin

Eski bir sağlık çalışanı olan ve şu anda romatoloji bölümünde sigorta süreçlerini yöneten Tabitha Lee’ye göre, son dönemde reddedilen tedavi başvurularında ciddi bir artış gözlenmektedir. “Yıllardır aynı ilaçlarla stabil seyreden hastalar, bir anda reddedilme riskiyle karşılaşıyor,” diyor Lee.

Ancak yapay zekâ ile hazırlanan dilekçelerin aynı gün içinde olumlu sonuç verdiğini de belirtiyor. “Artık bilimsel verileri tek tek toplamam gerekmiyor. Sistem bu işi benim yerime yapıyor,” diyerek hastalar için umut ışığı olduğunu vurguluyor.

Küresel Sağlık Sistemlerine Yeni Bir Yön: Teknoloji ile Erişim Mücadelesi

Her ne kadar bu örnekler ABD’den çıksa da, sağlık hizmetlerine erişim sorunu dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanı etkiliyor. Gelişmekte olan ülkelerde bile özel sigorta sistemlerinin yaygınlaşması, aynı sorunların yaşanmasına neden oluyor. Türkiye’de ya da Avrupa’da da tamamlayıcı özel sağlık sigortalarıyla benzer zorluklar yaşanabiliyor.

Yapay zekâ destekli dilekçe sistemleri bu noktada sadece hasta savunusu değil, aynı zamanda sistemsel eşitsizliklere karşı dijital bir direniş aracı haline gelmeye aday. Teknolojiyi doğru kullanan bireyler ve kurumlar, sağlık hizmeti alma hakkını geri kazanabiliyor.

Teknoloji Vicdanın Hizmetinde Olmalı

Stephanie Nixdorf’un yaşadığı süreç, sağlık sistemindeki yapısal eksiklikleri açıkça gözler önüne seriyor. Bu hikâye aynı zamanda umudun ve dijital gücün birleştiğinde neler başarılabileceğinin de canlı bir örneği. Hastalar ve yakınları, yalnız olmadıklarını ve teknolojinin artık onların yanında olduklarını bilmeliler.

  • Bu tür vakaların artışı, sağlık politikalarının yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılıyor.
  • Yapay zekâ yalnızca veri toplamak için değil, aynı zamanda insan onurunu korumak için kullanılmalıdır.

Tüm bu aşamalardan sonra görüyoruz ki, teknoloji ve insan kararlılığı bir araya geldiğinde, sağlık sigortası sistemlerinin soğuk ve katı yüzü karşısında hastalar artık yalnız değil. Yapay zekâ destekli platformlar sayesinde, reddedilen tedaviler için etkili itiraz mektupları hazırlanabiliyor, bürokratik duvarlar aşılabiliyor. Bu gelişmeler gösteriyor ki, doğru bilgiye erişim ve hak arama bilinciyle hareket eden bireyler, sistemin çarklarına sıkışmadan kendi seslerini duyurabilmektir. Kısacası, hastalar haklarını geri alabilir yeter ki vazgeçmesinler.