
Alacahöyük tarihin katmanları arasında yolculuk. Çorum ve tarihinden bahsettiğimiz gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bugün sizlere, Gölpınar Hitit Barajı’nın 1.5 km uzağında, büyük medeniyetlerin merkezi Alacahöyük’e yaptığım ziyareti anlatacağım. İlk belirlemelere göre, M.Ö. 3.500 yılına dayanan bu yerleşim, daha sonraki araştırmalarla M.Ö. 5.000 yılına kadar geri götürülmüş, yani bugüne göre yaklaşık 7.000 yıl öncesine tarihlenmiştir. Bir gezgin olarak benim için Alacahöyük’ü özel kılan, burada yeni gelen her kuşağın, atalarının üzerine yeni bir yaşam inşa etmiş olmasıdır. Düşünsenize, 7.000 yıl önce yaşayan insanlarla aramızda sadece bir metre toprak var!
Atatürk’ün Katkılarıyla Başlayan Kazılar
Alacahöyük kazılarının en önemli aşamalarından biri, Cumhuriyet’in tarih zenginliğini ortaya çıkarmak amacıyla Atatürk’ün bizzat kendi cebinden 500 TL vererek kazıları başlatmasıdır. Bu hareketle başlayan çalışmalar, ortaya çıkan tarihi eserlerle dünya çapında büyük yankı uyandırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün özel ilgisiyle 1935 yılında başlatılan kazılar, ülkemizin tarihi mirasını gün yüzüne çıkarmada büyük bir adım oldu. Atatürk’ün kendi cebinden 500 TL vererek başlattığı kazılar sayesinde, Alacahöyük’ün önemi uluslararası düzeyde de tanınmıştır. Ayrıca bu kazılar sırasında ortaya çıkan tarihi eserler, dönemin dünya arkeoloji sahnesinde büyük yankı uyandırdı.

Alacahöyük’te Medeniyet Katmanları
Yapılan araştırmalarda ve kazılarda Alacahöyük’te 4 ayrı evre şeklinde ayrılmış kültürün izlerine ulaşılmıştır. Bunlardan medeniyetlerden ilki belirlenen tarihe göre M.Ö. 5.000 yılına dayanmaktadır. Aslında her evre, farklı bir medeniyetin izlerini taşımaktadır. Sıralama şu şekildedir:
1. Evre: Geç Kalkolitik Çağ (M.Ö. 5000) – Bu döneme ait içi boyalı toprak kaplar, ayaklı meyvelikler ve taş aletler gün yüzüne çıkarılmıştır. Ayrıca burada, dönemin üretim ve gündelik yaşamına dair ipuçları görmek mümkündür.
2. Evre: Eski Tunç Çağı (M.Ö. 2500-2000) – Hitit kültürünün temelini atan Hatti Uygarlığı’na ait hanedan mezarları bu çağın en önemli buluntularıdır. Özellikle intramural (duvar içi) mezarlarda, kurban edilmiş sığır başları ve bacakları göze çarpar. Mezar hediyeleri arasında altın, gümüş, elektrum, bakır, tunç ve değerli taşlardan oluşan süs eşyaları bulunmuştur. Bu objeler, o dönemin zanaatkârlık seviyesini gözler önüne sermektedir.
3. Evre: Hitit Dönemi (M.Ö. 2000-1200) – Alacahöyük, bu dönemde Hitit İmparatorluğu’nun önemli bir kenti olmuştur. Özellikle Hitit surları, bu dönemde inşa edilmiş ve ünlü Sfenksli Kapı, şehri koruyan mistik bir geçit olarak günümüze kadar uzanır. Aslında kapının her iki yanında bulunan sfenkslerin, şehri kötülüklerden koruduğuna inanılırdı. Ayrıca, Hititler dönemine ait çivi yazılı tabletler de burada bulunmuştur. Bu tabletler, dönemin idari ve dini yapısını anlamamıza yardımcı olmaktadır.
4. Evre: Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemi – Höyük, bu dönemlerde de iskân edilmiştir. Kazılarda Geç Frig Çağı’ndan itibaren küçük evlerden oluşan yerleşimler tespit edilmiştir. Ancak, bu katmanlar Hitit ve Hatti dönemlerinin kültürel ve sanatsal zenginliğiyle kıyaslandığında daha az ön plana çıkmaktadır.

Alacahöyük: Tarihin Katmanları Arasında Yolculuk
Geçmişe Uzanan Zaman Tünelindeki Alacahöyük
Alacahöyük, sadece bir arkeolojik alan olmanın ötesinde, tarihin canlı bir tanığıdır. Hanedan mezarlarında bulunan boğa kemikleri ve güneş kursları, dönemin inanç sistemlerine dair önemli ipuçları sunuyor. Bu gezi sırasında mezarlara konulan boğa kemikleri Göklerin Fırtına Tanrısını temsil ettiğini öğrendim. Özellikle Alacahöyük ile iç içe olan köy de dolaşırken o günlerin gölgesini hissettim. Alacahöyük, sadece bir arkeolojik alan olmanın ötesinde, tarihin canlı bir tanığıdır. İtiraf etmem gerekirse o dönemin izlerini taşıyan bu antik şehirde gezerken kendinizi farklı bir zamana geçiş yapmış gibi hissediyorsunuz.
Geçmişin izlerini takip etmeye devam ederken, Alacahöyük’ün bizlere sunduğu bu büyüleyici atmosferi kelimelerle anlatmak neredeyse imkânsız. Ancak, tarihin görkemli sahnesini keşfetmeye hevesli olan herkes, bu eşsiz mirası kendi gözleriyle görmelidir.