
Selam dostlar, bugün sizlere Daphne ve Apollon ve onların muhteşem hikayesinden bahsedeceğim. Gezerken fark ettiğim bir şey, mitolojik her hikayeyi birçok bölge kendine yorumlasa da aslında net olarak eğer ilgiliyseniz bilirsiniz. Keyifli yaptığım gezilerden biridir Sinop, öncelikle Ayancık’ta bulunan tatlıca şelalesine gitmelisiniz, ilk şelaleyi görüp üst tarafına tırmandıktan sonra içinizden geçen cümleler dışınıza vuruyor, işte cennet olsa budur, dünyadaki cennet ya da yalancı cennet diye tasvir edenler duymuştum. 33 şelale ardı ardına yeşilin tonları arasından çağlarken bazen iplere tutunarak bazen bir karış bile olmayan ayak basma yerlerinden tırmanış yapmak, doğa ile bir bütün olmak ve o anların tadını çıkartmak, sanki bütün dünya durmuş ve geride kalmış da o zamanda hiçbir şey düşünmeden orda huzuru dibine kadar yaşamak.
Kalbimi orda bırakarak olmazsa olmaz Hamsilos ormanının yolunu tuttum. Muhteşem manzarası ile ormanın içinde bir deniz ya da denizin içinde bir orman. Derken mis gibi kokusu, zarif dalları ile hiç solmayan güzelliğini fark ettiğimiz defne ağacının yanından geçiyorduk, bir an aklıma geldi Daphne ile Apollon’un dillere destan aşkı..
Daphne ve Apollon: Aşkın İmkansızlığı
Efsaneye Göre
Zeus’un oğlu ışık tanrısı Apollon okçuluğu ile de ünlüdür. Bir gün büyük bir avdan dönünce Aphrodite’nin oğlu Eros ile alay etmeye başlamıştır. Alay etmekte o kadar ileri gitmiştir ki Eros bunun intikamını almaya yemin etmiştir. Ve böylece biri keskin ve altın uçlu, diğeri ise kurşun ve kör uçlu iki ok hazırlamış. Ardından Apollon’nun her adımını izlemeye başlamış.
Apollon dere kenarına geldiğinde Nehir Tanrısı Peneus’un kızı Dapne’ye görür. Sesi o kadar güzeldir, saçları güneşte öyle güzel ışık saçıyordur ki ışık Tanrısı bile sönük kalır yanında. Geçtiği yerler o kadar güzel kokuyordur ki Apollon adeta sarhoş olmuştur. İşte aşk Tanrısı Eros tam da o an’da ilk okunu Apollona fırlattı. Tutku ve sonsuz aşkı temsil eden altın ok ile Apollon’nun aşkı iyice kara sevdaya döndü. Diğer ok ise Daphne’ye isabet etmişti. İkinci ok, isabet ettiği kişiyi aşk ve tutkudan uzak tutmak içindir.
Sevgisine karşılık bulamasa da Apollon peşini bırakmamış ama Daphne de ondan koşarak kaçmaya çalışmıştır. Fakat ne kadar kaçarsa kaçsın Apollo’nun peşini bırakmadığını görmüş ama bir yandan da yorulmaya başlamış. Aralarındaki mesafe hızla kapanırken birden saçlarında Apollo’nun nefesini hissetmiş. Daha fazla koşamayan Daphne birden durmuş ve ayaklarını toprağa gömerek Yer Tanrısı Gaiya’dan yardım istemiş. Gaiya da bu isteği geri çevirmez ve Apollon onu yakalayacağı anda Dapne’yi ağaca çevirmiş. O yüzden Dapne Ağacının dalları kurtulmak isteyen bir insan gibi çığlık çığlığa uzanır. Üzüntüsünden kahrolan Apollon kendini teselli etmek için Defne ağacının dallarından ve yapraklarından kendine taç yapar. Ve o tacı bir daha hiç çıkartmaz.
Bu hikayenin geçtiği yer Antakya’nın Harbiye beldesi olsa da bence Hamsilos’a da çok yakıştı. Siz ne dersiniz?