Bugünkü yazımızın konusu 365 yılında gerçekleşen deprem ve tsunami. Tarih boyunca birçok yıkıcı deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerden biri de 21 Temmuz 365 tarihinde, şafak sökerken Akdeniz’de gerçekleşen bir depremdir. 365 depremi Girit Adası’nda büyük yıkıntılar meydana getirirken Akdeniz kıyısındaki kentlerin birçoğunun da yıkılmasına sebep olmuştur. Depremin yarattığı şok çok büyük bir alanı kapsamıştır. Susan Wise Bauer’in yazdığına göre deprem Batı’da İtalya ve Sicilya’ya, Doğu’da da Mısır ve Suriye’ye kadar hissedilmiştir.

Romalılar depremin yarattığı büyük bir üzüntü içinde iken bir felaket daha gerçekleşmişti. İskenderiye’de sular çekilmeye başladı. Dönemin tarihçisi Ammianus MarcellinusDeniz kırılan dalgalarıyla geri çekildi ve kıyıdan uzaklaştı.” diye yazmıştır. Suların çekildiğini gören Romalılar büyük bir merakla kıyıya inmeye başladı. Romalılar hayatları boyunca böyle bir şey görmemişti. Ammianus’un yazdığına göre “Derinlerin cehennemi göründü ve insanlar çamura batmış birçok deniz yaratığı ve büyük dağlarla derin vadiler gördü. İnsanlar korkusuzca, suyun içine girip elleriyle balıkları ve deniz kabuklarını toplamaya koyulmuştur.

Romalılar bir taraftan ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda da suların çekilmesiyle ortaya çıkan yeni dünyanın gizemini merak ediyordu. Tam bu esnada büyük bir tsunami dalgası oluştu. Bu büyük dalga önüne gelen her şeyi yakıp yutan bir ejderha gibi ilerlemeye başladı. Ammianus bu olayı şöyle kaydetmiştir. “Daha sonra, kükreyen deniz, bu zorla geri çekilmeye kızmış gibi yeniden yükselmiş ve kaçışan kalabalığın üzerinden adalara ve anakaranın büyük kısımlarına güçlü bir şekilde çullanmıştır. Ardından kentlerde ve başka yerlerdeki sayısız binayı yıktı. En az beklendiği anda geri dönen büyük su kütlesi, binlerce insanın boğulup ölmesine neden oldu.

365 Depremi: Depremin Ardından Gerçekleşen Tsunami

Denildiğine göre tsunami, gemileri 3 km. kadar içeriye savurmuştu. Romalılar daha kıyıdan çekilmeye fırsat bulamadan tsunamiye yakalanmış ve boğularak ölmüşlerdi. Cesetler binaların tepelerine sürüklenmişti. Yıllar sonra yıkıntıya uğramış bir kente giden Ammianus Marcellinus da içeriye sürüklenmiş bir geminin hâlâ orada olduğunu ve çürümeye başladığını yazmıştır.

Yıkımın sonrasında Roma İmparatoru Valens, İmparator Iulianus’un yeğeni Procopius ile karşı karşıya geldi. Procopius, Doğu hükümdarı Valens’e isyan ederek tahtta hak iddia etmişti. Procopius’un iki generali kendisine ihanet ederek Valens’in tarafına geçti ve böylelikle Valens savaşı kazandı. Procopius’u ve kendisine yardım eden iki generali öldürdü. Roma tarihçileri Procopius’un bu isyanını 365 yılında yaşanan deprem ve tsunamiye bağlamışlardır. Onlara göre Procopius isyan ederek doğal düzeni bozmuştu. Ve doğa da buna kızarak Romalıların başına büyük iki felaket getirmişti. Ancak bu olanaksızdır. Çünkü Procopius’un isyanı deprem ve tsunamiden sonra yaşanmıştır. Bu yüzden bu isyanın felaketlere yol açması, o dönemin düşünce tarzına göre mümkün değildir. Zaten burada amaçlanan Procopius’un isyanını destekleyenleri ve haklı görenleri bu tutumlarından vazgeçirmekti. Ayrıca isyanın, olayların doğal düzeninde bir karışıklığa yol açtığını vurgulamaktır.

Hıristiyan tarihçiler ise yaşanan felaketlerin suçunu İmparator Iulianus’a yüklemektedir. Iulianus Hıristiyanlığı benimsemediği, üstelik eski Roma dinini yeniden ortaya çıkarmaya çalıştığı için Hıristiyanları cezalandırmış ve çoğunu katletmişti. Bu yüzden de Hıristiyan tarihçiler Tanrı’nın, Iulianus’un kötülükleri yüzünden Roma İmparatorluğu’nu cezalandırmak için böyle bir felaket yaşattığını ileri sürmektedirler. Fakat Iulianus’un eski arkadaşı Libanius ise “Deprem ve dalga Dünya’nın, dilerseniz buna Poseidon da diyebilirsiniz, Iulianus’u onurlandırmasıydı.” demiştir.